28 Haziran 2018

Tek Kelime: "Amsterdam..."

Amsterdam... #Iamsterdam

834.713 nüfusa sahip, nüfusunun %80.8'i kadar seçmeni olan, yaklaşık 881.000 adet bisikletin olduğu, günde bisiklete binenlerin oranı %58 olan, 44 müzesi, 40 parkı, 16-17-18. yüzyıllardan kalma 8.863 binası olan, 15 sineması, 55 tiyatro ve konser salonu ile çoklu-kültürlü yapısıyla şimdiye kadar Dünya'da gördüğüm en özgür şehir...

Geçtiğimiz sene Ekim ayında 7 yıldır Amsterdam Belediye başkanlığı görevini sürdüren Eberhard van der Laan (İşçi Partisi), akciğer kanserine yenik düşerek 62 yaşında hayata gözlerini yummuştu. Hollanda'da yerel seçimler bizdekinden biraz farklı olduğu için biraz bahsetmek istiyorum. Mesela seçmenler belediye başkanı seçmiyor, belediye meclis üyelerini çıkaracak siyasi partilere oy veriyor. Belediye meclisi oluştuktan sonra belediye başkanını meclis seçiyor. Bizde ise bildiğiniz gibi yerel seçimlerde "büyükşehir belediye başkanı, belediye başkanı, belediye meclis üyeliği ve muhtarlık" olmak üzere çoğunluğun (salt şart değil) oyu ile seçiliyor.



Kimileriniz bizzat başkanı seçmekten zevk alıyor olabilir. Ancak ben bunun sağlıklı olmadığını düşünenlerdenim. Bir düşünün, seçmen olarak her birimizin kimin bir şehri yönetmek için gerekli yeteneklere sahip olduğuna karar verecek kadar donanımlı olduğumuzu mu düşünüyorsunuz? Eğer öyle düşünüyorsanız egonuzu kutlamak lazım.

Amsterdam yerel seçim sonuçlarına göre belediye meclisine 12 siyasi parti girdi. Bunlar içinde ilk kez Amsterdam meclisine giren liderinin Türk asıllı olduğu azınlık politikaları endeksli kurulan DENK de bulunuyor. Bunun yanı sıra D66 ve PvdA (İşçi Partisi) en ağır kayıplar yaşayan iki büyük parti oldu.

Yandaki grafikte gördüğünüz gibi sandalye dağılımı bu şekilde gerçekleşmiş. Bunun sonrasında ise bir araya gelerek meclis GroenLinks (Yeşiller Partisi) eski lideri Femke Halsema'yı Amsterdam Belediye başkanı seçti. Böylece Amsterdam tarihindeki ilk kadın belediye başkanı ile tanışmış oldu. Kim başkan seçilirse seçilsin en çok oy alan partinin %22 gibi bir çoğunluğa sahip olması beraberinde uzlaşı ile yönetme kültürünü de besliyor. Bizde ise bu denli bir yapı yok, oluşma ihtimalinin de düşük olduğu kanaatindeyim. Karşılaştırma yapmak gerekirse 10.5 milyon seçmenin yaşadığı ve bizdeki en büyük şehir olan İstanbul'da 309 üyeli büyükşehir meclisinde üye dağılımı 3 siyasi partiden oluşuyor: AK Parti 180, CHP 127 ve MHP 2. Karar alma yetkisi tek partide olunca da hepimizi etkileyecek veya ilgilendiren konularda gerçek anlamda bir söz hakkı olmuyor 'görece' azınlığın. Hele ki bakanlar kurulu kararıyla büyükşehir belediyelerinin bile by-pass edilebildiğini de hesaba katarsak, durum daha da vahim bir hal alıyor demokrasi adına.

Halbuki %10 barajının olmadığı bir yerel seçim yapılsa, büyükşehir/belediye başkanını biz değil büyükşehir/belediye meclisi kendi seçse ve üçten daha fazla siyasi parti Amsterdam örneğinde olduğu gibi girse ve İstanbul'un gerçek sorunlarına çözüm aransa... Daha güzel olmaz mı?

İttifak yasası yerel seçimlerde de geçerli olursa belki TBMM'deki tablonun bir benzerini İstanbul büyükşehir meclisinde de görürüz.