Bu yazıyı Bilal Eren'in Twitter hesabından paylaştığı tweet dizisinden alıntı yaparak oluşturdum. Kendisine bu aydınlatıcı paylaşımlarından ötürü teşekkür etmek istiyorum ve bu konuda bilgi edinmek isteyenler için bir kaynak görevi görmesini ve tarihe bir iz bırakmasını umuyorum.
Eğer hazırsanız... Ne, nerede, ne zaman, neden, nasıl, kim sorularının cevapları huzurlarınızda.
“Sadece 68 defa Beğen butonuna basmış herhangi bir Facebook kullanıcısının hangi partiye oy vereceğini %85 doğrulukla bulabiliriz”. Modern sosyal mühendislik “Cambridge Analytica” olayını, çıkan sonuçlarını, bizlerin yapabileceklerini bir zincir ile toparlamaya çalıştım. Buyrun.
**
Cambridge Analytica; tüketici, takipçi, seçmen davranışlarını değiştirmek isteyen iş dünyası ve siyasi partilere hizmet sunmayı amaçladığını ilan ederek 2013’te Londra’da kurulmuş bir şirket. Şirket, verilerimizi “davranış bilimlerini” kullanarak analiz edip kurumların (şirket, parti, devlet, STK vb.) hedef kişi ve kitleleri belirlemeye/bulmaya yardımcı olacağını ilan etmiş. Şirketin ilan etmediği çalışma şekli ise; “bilgiyi internetin dolaşım sistemine bırakıp, ara sıra küçük müdahalelerle olayın büyüyüp yayılmasını izleriz. Kimsenin ‘propaganda’ olduğunu düşünmemesi önemli, çünkü propaganda diye düşündüğünüz anda bir sonraki soru; arkasında kim var? Şirketin kurucusu Alexander Nix (finansçı). Şirket kuruluş hikayesini şöyle anlatıyor;
“ABD’de Demokratlar teknoloji devrimine öncülük ediyorlardı. Veri analizi ve dijital dünya Cumhuriyetçilerin rekabette zayıf oldukları alanlardı. Biz de bunu fırsat olarak gördük.”
Şirket, bu fırsatları sadece ABD’de Trump ve İngiltere Brexit kampanyalarında mı gördü, bilinmez? Ayrıca bu alanda çalışan birçok şirket olduğunu biliyoruz. Ve şirket, vadettiği plana göre hedeflenen kişi/kitle için özel içerik üretmeye başlar.
Not: Hedef kitle yani kime seslendiğin her alanda insanlık için hep önemli olmuştur/olmalıdır. İnternet ise sesleneceğin doğru kişiyi bulmak için şimdiye kadar bulunmuş en iyi araç.
Peki nasıl yapmışlar?
İki çalışma önlerini açmış.
- 2008’te Cambridge Üni. Psikometri Merkezi’den davranış bilimci iki doktora öğrencisi (Kosinski ve Stillwell) “Büyük Beşli” adlı seksenli yıllardan kalma davranış teorisi üzerinde çalışmalarıyla başlamış.
Nedir bu teori? Bireylerin her davranışının kişiliklerindeki 5 yapıtaşı (yeniliklere açıklık, mükemmeliyetçilik, sosyallik, uzlaşmacılık ve kırılganlık) üzerinden çözümlenebileceğini savunuyor. Sonra; bu teoriyi test etmek için geliştirdikleri “MyPersonality” adlı bir Facebook uygulaması yapmışlar. FB kullanıcılarına kişisel basit sorular soran bu kişilik testi uygulaması üzerinden gönüllü denekler ile çalışmaya başlamışlar. Nasıl oluyor Facebook bu test/uygulamalara izin veriyor? sorusu gelebilir;
- 2010’da FB daha fazla büyümek (kullanıcı/para vb.) için “bizi” uygulama geliştiricilerine satıyor.
- Dükkan sizin, FB daha çok kullanılsın. Birşeyler yapın gibi.
Her türlü bilgimizin bu uygulama geliştiricilere sonuna kadar açık olduğu yıllarda iki bine yakın proje için bilgilerimiz kullanılıyor. İzinli veya izinsiz kullanılan bilgilerden sadece bazıları;
- Hatta; diyelim ki siz bu uygulamalardan kullanmadınız, izin vermediniz ama Facebook arkadaşınız kullandı, izin verdi. Geçmiş olsun.
Skandalın başlangıcı olan “MyPersonality” uygulamasının hikayesine devam edelim..
Ne sormuşlar FB kullanıcılarına? Sorular çok basit (maceracı mısın?, bir topluluğun önünde konuşabilir misin?, kapalı yerlerde huzursuz olur musun? gibi) ve projenin uygulaması değil ama sitesi hala çalışıyor. mypersonality.org/wiki/doku.php
Bu Facebook uygulaması üzerinden basit sorularla milyonlarca kişinin bilgilerine ulaştıklarında ellerinde dünyanın en büyük psikometri veri seti oluşmuş ve rotayı bambaşka bir yöne çevirmişler. İşte burda bir dananın kuyruğu kopmuş. Tam o yıllarda Facebook, “Beğen” özelliğini devreye almış. Birbirimizin paylaşımlarında kullandığımız bu özel ve kişisel özelliği kendi projeleri için kullanmaya başlamışlar. Yani “neyi beğeniyorsan o’sun” ile büyük beşli teorisini ilişkilendirmişler. İzin bile istemeye gerek olmadan, herkesin ulaşabileceği bir veri vardır artık: “Beğeniler”. Onlarca firma/kişi; kural, kanun, ahlak gibi olmazsa olmazları gözardı ederek sessiz sedasız bu “davranış mühendisliği” üzerine çalışmaya başlamış. Bu çalışma sonuçlarına göre; herhangi bir Facebook kullanıcısının sadece 68 Beğenisi üzerinden deri rengi, cinsel yönelimi ve hangi partiye oy vereceğini %85 doğrulukla ölçebildiklerini keşfetmişler. Dahası her Facebook abonesinin davranış özelliklerini 70 Beğeni ile arkadaşından, 150 Beğeni ile ailesinden, 300 Beğeni ile eşinden ve bir miktar daha fazlasında ise kendisinden bile iyi tanımlayabildiklerini görmüşler.
Sadece “Beğen” butonu!
Doktora öğrencileri Kosinski ve Stillwell’in bu araştırmalarını 2012 yılında makale olarak yayınlamalarının hemen ardından Facebook, Beğen özelliğini dışarıdan ölçümlemeye kapatmış. Ancak bu araştırma fırsatçılara ‘ilham kaynağı’ olmuş.
**
İkinci olay;
Bu araştırmayı ve sonuçları gören esas kahraman! Cambridge Üni’den 32 yaşındaki akademisyen Dr. Aleksandre Kogan (NeoBilimci) 2014’te şirketi Global Science Research aracılığı ile Facebook üzerinde yeni bir kişilik testi uygulaması başlatmış.
Önemli not: Aslında Dr. Aleksandre Kogan bu iki doktora öğrencisinin arkadaşı. Gelin beraber yapıp, satalım diyor. Kabul etmiyorlar. Kogan, projeyi onlardan öğreniyor ve kopyalıyor. Planı yapmış. Modeli eğitmiş, geliştirmiş.
Kogan, bu senenin başında (olay artık gün yüzüne çıkmışken) CNN canlı yayınında kıvırıyor. Ve yüz ifadesine bakın: “Ne yapacaklarını bilmiyordum, ben sadece akademisyenim proje yaptım. Sonra bana şirket kur dediler kurdum. Projemiz çokta iyi çalışmıyordu zaten...”
Testin tek farkı var; cevaplayanlara 1-2 dolar vermiş. Böylece hem testi cevaplayanların ve hem de bu kişilerin arkadaşlarının profillerini ele geçirmiş. 270 bin kişiye ulaşmış, onlar üzerinden sarmal ile 50 milyon kişiye. Neyi takip etti, yorumları, hangi müziği dinledi vb. Bu test ile (testin ismi: thisisyourdigitallife) 50 milyon ABD’li (30 milyon diyen kaynaklarda var) Facebook kullanıcısının profillerini (yaklaşık 1 milyon dolar harcayarak) izinsiz şekilde elde ederek, bir havuz oluşturulmuş oluyor. Kişiye özel “politik” reklamlar üretmek için gerekli veri havuzu kullanılmak için bekliyordu artık. Enteresan bağlantılar sayesinde Cambridge Analitica CEO’su Nix ile Akademisyen Kagon veri havuzu için anlaşma yapıyor.
Şimdi sıra bu projeyi satmaya geliyor; Nix, projeyi sağcı Breitbart internet sitesinin de kurucusu olan Steve Bannon’a götürüyor. Bannon, daha sonra Trump'ın seçim kampanyasını yöneten baş stratejisti olarak çalışacak. Bannon, şirkete ortak oluyor ve 2014-16 arasında şirketin yönetim kuruluna giriyor. Projeyi geliştirmek ve yukarılara taşımak için yakın arkadaşı R.Mercer’den destek istiyor. Trump destekçisi, bağışçısı milyarder Robert Mercer, CA’ya 15 milyon dolar mali kaynak veriyor.
Peki, ne yaptılar?
Trump seçim ekibi ile çalışıp kendi ifadeleriyle; “milyonlarca veriyi analiz ettik. En çok ikna edilebilecek seçmeni tespit edip, ilgilendikleri meseleleri belirledik ve 'kişiyi hedef alan' mesajlarla harekete geçirdik.”
Örneklerle anlayalım,
- 17 eyalette her gün Facebook üzerinde ellerindeki profillerin kişiliğine göre şekillendirilerek sadece o kişiye gösterilen Trump yanlısı paylaşımlar atıldı, anketler yapıldı.
- Anketleri dolduranlara para bile verildi bazen.
- Trump’a asla oy vermeyecek Miami’deki siyahlara, onları sandığa gitmekten alıkoyacak haberler (Clinton aleyhinde/bazıları yalan) gösterildi. Bu sayede seçime katılım etkilendi.
- Trump’ın konuşmalarından bir parçayı sağcılara, bir kısmını liberallere vb. gösterdiler.
- İki parti arasında kalan kararsızları tespit edip, onlara yoğunlaşan reklamlar yaptılar.
- Aynı mahalledeki az eğitimli, fakir, aktif insanları belirlediler. Sonra bunlara hoşlanmayacakları haberleri verip, karşıt statüdeki insanlarla kavga ettirdiler vb.
Burdaki illegal iş, bizim kim olduğumuzu profillerimizden bilmeleri idi. Böylece haber ve reklamları doğru zamanda doğru seçmene göstererek, 2016 seçimlerinde Trump’ın önü açılmış oldu.
Not: Kaynaklara göre 220 milyon ABD’liye ulaşmıştı bu operasyon.
Ve zafer. Trump’ın seçim kampanyasının dijital kısmını yöneten Theresa Hong: “85 milyon dolar harcadık. Facebook olmasaydı, seçimi kazanamazdık.." dedi. Tüm bu olup bitenler konuşuluyor, haber yapılıyordu. Ancak, Cambridge Analitica eski çalışanı Christopher Wylie ‘ın pişmanlık ifşası! ve İngiliz The Guardian gazetesinin haberiyle olay kesinleşti bir anlamda. Christopher Wylie, projede çalışmış yüklenici firmalardan birinin yöneticisi aslında. Ne oldu ifşa zamanı geldi şu an için bilinmiyor. Bir “propaganda makinesi” ürettiklerini söylüyor ve kendi ifadesiyle ne yaptıklarını basitçe anlatıyor;
Peki tüm bunlar olurken Facebook ne yaptı?
Kogan’a FB profilleri üzerinden araştırma yapmasına 2015 yılından beri izin verdi (Neden verdi, bilmiyoruz). Ancak elde edilen verilerin Cambridge Analitica’ya verilmesini bilmediğini söylüyor.
Facebook resmi açıklamasında: “Bu çalışma ticari olmadığı için verdik. Sonuçta insanlar bilerek bilgilerini paylaştılar, herhangi bir sisteme girilmedi, şifreler ve hassas bilgiler çalınmadı veya hacklenmedi.” dedi.
Cambridge Analitica CEO’su Nix ise bir gizli kamera kaydında: “İnternette yaydıkları bilginin illa doğru olmak zorunda olmadığının duyguları harekete geçirmesinin yeterli olduğunu” söylemiş.
Hem suçlu hem güçlü. FB-Cambridge Analitica ilişkisi ise büyük boyutta “duygusal” (Başka nedenlerde var). Sosyal medya şirketleri bize verdikleri hizmet/servisleri bu yüzden bedava yapıyorlar. Yani CA gibi onlarca firmaya satıyorlar. Bir şey ücretsiz ise “ürün” biziz. Diğerleri (Örneğin Google) bunu, belkide daha fazlasını yapıyor. Hatta dünya üzerinde internetleri olmadıkları için “birşey arayamayan/beğenemeyen” insanlar için bile çözümleri var.
Örnek: Google Project Loon (havadan ücretsiz internet projesi).
Hatta bu veri analizi işi ile uğraşan şirket içi/dışı uzmanların ve ekiplerin yazdığı “hedef kitle yazılımlarının (algoritmalarının)” artık kontrolden bile çıktığını iddia edenler var. Yani yapan bile düzeltemez, sonuçlarını bilemez deniyor.
Örnek: Kumar bağımlısı bir ABD’li her haftasonu düzenli internetten uçak bileti alıyor kumarhane şehri LasVegas’a. Google bunu biliyor. Adam kumarı bırakmak için tedavi oluyor, mücadele ediyor. Bu mücadele sırasında birgün Google reklamı çıkıyor karşısına: “LasVegas’a ucuz bilet”.
Peki skandalın sonuçları?
- İngiltere/ABD’de soruşturma başlatıldı.
- Şirket faaliyetleri şimdilik askıya alındı, Nix görevden alındı.
- FB şimdilik kaçamak açıklamalar yapıyor. Şirket içinde görevden almalar oldu, borsada değer kaybediyor.
- Zuckerberg: “Hatalar yaptık” dedi
- Avrupa Parlamentosu Başkanı A. Tajani: ''Mark Zuckerberg'i Avrupa Parlamentosu'na davet ettik. Facebook'un, kişisel verilerin demokrasiyi manipüle etmek için kullanılmadığına, 500 milyon Avrupalının temsilcileri karşısında açıklık getirmesi gerekiyor” dedi.
- AB Dijital Komisyonu: “Hedeflenmiş kitlelere yapılan seçim kampanyası seçmen manipülasyonudur, geçersizdir. Çünkü seçim kampanyasında vaat edilenler tüm kamuoyunu ilgilendirir.”
- Özellikle ABD kamuoyu çok büyük tepkiler (haklı olarak) vermeye başladı.
Facebook’u silin, Facebook’a düzenleme etiketleriyle paylaşımlar yapılıyor. Büyük bir sivil harekete dönüşebilir.
Bu skandal neden bugün çıktı, neyin kavgası derseniz;
- Trump/ABD/Rusya/İngiltere'nin FB üzerinden hesaplaşması mı?
- İnternet ve özellikle FB yüzünden gelir kaybı yaşayan medya devlerinin (Murdoch gibi) intikamı mı?
- Trump karşıtlarının abartması mı?
Zamanla ortaya çıkar.
**