26 Mart 2018

Demokrasiden Sonrası Olur Mu?

Bir yabancı diktatörün finansmanıyla seçimi kazan... 
Sonra, seçimi kazandıran diktatörün devrilmesi için çaba harca...

İki günlük gözaltının ardından, adli denetim koşuluyla serbest bırakılan eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy skandalı özetle böyle.




Sarkozy hakkında itham edilenler: Yolsuzluk”, “yasadışı finansman” ve “Libya fonlarını alıkoymak”.

Eğer suçlamalar kanıtlanırsa, eski Fransa Cumhurbaşkanı 10 yıla dek varan hapis cezası alabilecek.

Skandalın düşündürücü olan iki temel boyutu var: 

  1. Demokrasinin düşüşü. 
  2. Düşüşe rağmen hâlâ eski bir cumhurbaşkanını yargılayabilecek güçte olmasının umut vermesi.
Hukuk devletine olan güvenin son yıllarda dünyada da hızla azaldığını düşünürsek sonucu merakla bekleyeceğiz.

Libya, 2011 yılında Kaddafi düşmeden önce kişi başına milli geliri on bin doların üzerinde olan bir ülkeydi. 2016 verilerine göre 3 bin dolar seviyesine kadar düştü. Libyalılar bu davadan çıkacak sonuçtan maddi olmasa da manevi bir kazanım belki elde etmiş olacaklar ama yine yitirilenler yerine konamayacak gibi duruyor.


Yarı-Başkanlığın cilvesi


İki turlu seçimle işbaşına gelen bir Başkanın ve onun atadığı Başbakanın parlamentodan güvenoyu almasıyla kurduğu bir hükümetin yasaları geçirmek için Senato'da çoğunluğa ihtiyacı olmasının gerekmesi vs. derken aslında bütün bu sistemin içinde iyi olan tek şey hükümette cinsiyet eşitliğinin yasal bir zorunluluk olması sanırım.

Ne yazık ki sağ partilerden seçilen liderlerin iktidar olma anlayışları ve pratikleri ile sol partilerden gelen arasında çok ince bir fark bulunur oldu. En nihayetinde makamın gerektirdiği otoriteyi kurma ve koruma ihtiyacı birtakım demokrasi dışı uygulamalara onay vermelerine neden olmaya başladı. Meyilli olan sağ partilerde daha hızlı ve yıkıcı olurken; sol partilerde daha yavaş ve acıtıcı oluyor.

**

Sarkozy, iktidarı döneminde de lüks düşkünlüğüyle bilinirdi. Air-Sarko-One adlı uçağından, emrine amade 1.000 çalışandan 60 arabalı kortejine kadar...

Neden seçildiği sorusunun cevabı Fransızların güçlü bir lider figürü arayışında yatmaktadır. Bu arayışı "vazgeçilmez" olduğu imajıyla Fransız halkının bilinçaltına işlemeyi başarmıştı. Halkının yüzde otuzdan fazlasının hiçbir dine mensup olmadığı yapılan anketlerde ortaya konmuş olsa da Müslüman azınlık bir iç tehdit, AB'ye girmeye çalışan 80 milyon Türk ise dış tehdit olarak algılanmaktaydı.

Sarkozy bu kutuplaştırmayı olabildiğince körüklemişti. Fransız olmayı, etnik kimliğe indirgemeye çalışmış ve bu olguya zarar vermişti.


Tek insan olma ideali 


Bir yönetim kurulunun başkanını seçtiğini düşünelim. Sonra yönetim kurulu başkanından yönetim kurulu üyelerinin öğle yemeklerinde ne yiyeceklerinden, şirkete neyle geleceklerine ve ne zaman ne giyip geleceklerine dair direktifler duyalım... Bu şüphesiz sürdürülebilir ve akılcı bir yönetim tarzı değildir. Nitekim geleneksel liderlerde insanların günlük işleri ile ilgilenmeleri kendi takdirlerine bırakılır, devletin direkt temas ettiği noktalarda baskı oluşturulurdu. Bu farkın oluşmasında yeni akım liderlerin gündem olma odaklı yönetim tarzlarının etkisi büyük. Hep bir sonraki seçim için yaşamalarından ötürü toplumun problemlerini görmekten uzak olmak gibi bir ortak özellikleri vardır.

Fransa için bu kişi Sarkozy idi. Kaddafi'ye gösterdiği vefasızlık ile skandala dönüştü.
Bu tür otoriter popülist liderleri Avrupa çok gördü ve hala daha da görüyor. Günümüzde teorik olarak hükümdarlık dayanaklarının Tanrı ol(a)maması bütün mantığa aykırı bir durum teşkil etmeyi sürdürüyor. Ne de olsa iktidar gücünü Tanrı'dan alan Monarşilerden ziyade iktidarını halktan alan demokrasilerde yozlaşma, kendi bürokrasisinden alan bir dönüşüm yaşatabiliyor.

Buna taht hırsı diyebiliriz sanırım. Nitekim 18 yıldır iktidarda olan Putin, bir kez daha seçildikten sonra "2024'te aday olabilmek için yasaları değiştirecek misiniz" sorusuna "100 yaşına kadar iktidarda olmayacağım" diyerek cevap verebiliyor.

**

Demokrasi değerlerinden uzaklaşan Avrupa'nın, bu tarz başka ülkeler hakkında keskin açıklamalar yaparak özellikle aşağılamaları ve dışlamaları bu muameleye maruz kalanların kendi ülkelerinde daha güçlü bir konuma getirdiklerinin farkına varmaları için biraz geç oldu.

Demokrasi ağır hasar aldı.