30 Haziran 2019

Bilgi Toplumu ve Medya'da AB'ye Uyumlu Muyuz?

Eski adıyla AB İlerleme Raporu, yeni adıyla Türkiye Raporu üyeliğe aday olan ülkenin AB'ye uyumunun analizinden oluşmaktadır. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 2019 Türkiye Raporu'ndaki 10. fasıldaki gelişmeleri ve Türkiye'nin Avrupa Birliği ile uyumunun ne seviyede olduğunu inceleyelim. İlgilenenler için rapordan o kısım tam alıntılanarak aşağıda paylaşılmıştır.

*

AB, elektronik haberleşme, elektronik ticaret ve görsel-işitsel medya hizmetleri konusunda iç pazarın sorunsuz işleyişini desteklemektedir. Kurallar tüketicileri korumakta ve modern hizmetlerin evrensel olarak erişilebilirliğini desteklemektedir.

Türkiye bilgi toplumu ve medya alanında belirli düzeyde hazırlıklıdır. Bu sektörde gerileme olmuştur.
  • Medyanın finansmanında şeffaflığın olmaması,
  • Siyasi çıkarların yayın politikaları üzerindeki etkisinin artması,
  • Medya sahipliğinin tek elde yoğunlaşması,
  • Çoğulculuk alanının azalması,
  • İfade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar ile düzenleyici makamların bağımsızlığının olmaması hâlâ endişe kaynağıdır.
Sabit telefon ve geniş bant piyasasında rekabet yetersizdir ve bilgi ve iletişim operatörleri ile tüketicilerine yönelik aşırı düzeyde vergilendirme ve ücretlendirme söz konusudur.


Aşağıda belirtilen eksiklikleri gidermenin yanı sıra gelecek yıl, Türkiye’nin özellikle:
  • Telekomünikasyon ve medya düzenleyici makamlarının ve kurul üyelerinin bağımsızlığını iyileştirmesi ve Venedik Komisyonunun tavsiyeleri uyarınca İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’da değişiklikler yapması,
  • Elektronik haberleşme sektöründe; evrensel hizmetleri, yetkilendirmeye ilişkin düzenlemeleri, piyasa erişimini ve geçiş hakkını AB müktesebatına uyumlu hâle getirmesi,
  • Mobil geniş bant yayın hizmetlerinden 700 MHz’in çıkarılmasını tamamlaması,
  • Kamu yayıncısını güçlendirmek ve dijital yayına geçiş sürecini tamamlamak üzere adımlar atması gerekmektedir.

Elektronik haberleşme ile bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda, mevzuatın, piyasa erişimi ve evrensel hizmet ile ilgili AB müktesebatıyla uyumlaştırılmasında ilerleme kaydedilmemiştir. Türkiye, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun atama usulünü değiştirerek, üyelerinin doğrudan atanması yetkisini Cumhurbaşkanı’na vermiştir. Söz konusu atamalar için gereken, eğitim ve sektör deneyimi ile ilgili belirli şartlar da kaldırılmıştır. Ayrıca, ilgili bakanlıkların temsilcilerinden oluşan Siber Güvenlik Kurulunun yetkisi tamamen Cumhurbaşkanı'na devredilmiştir. İlgili Kurum ve Kurulun, söz konusu değişikliklerle zedelenen bağımsızlığı hâlâ endişe kaynağıdır. Sabit telefon ve geniş bant piyasasında rekabet etkili değildir. Belediyeler tarafından geçiş hakları ve baz istasyonlarının kurulumu için istenen ücretler, maliyetleri daha da yükseltmektedir. Mobil geniş bant penetrasyon oranı önemli ölçüde artarak 2018’in ikinci çeyreğinde %73,1’e ulaşmakla birlikte yine de bu oran %102,4 olan OECD ortalamasının altındadır. Sabit geniş bant penetrasyon oranı, OECD ortalaması olan %30,4’e kıyasla %15,7 olmuştur. Uygulamaya konulduktan iki yıl sonra 4,5G abonelerinin sayısı 68 milyona ulaşmıştır. Türkiye'nin, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'u, BM’nin ve Avrupa Konseyinin tavsiyelerine uygun olarak tadil etmemiş olması endişe kaynağı olmuştur. (bkz. Fasıl 23- Yargı ve Temel Haklar)

Bilgi toplumu hizmetleri ile ilgili olarak, 2015-2018’i kapsayan ulusal stratejinin uygulanması devam etmekte olup bu stratejinin güncellenmesi gerekmektedir. E-devlet hizmetinden yararlanan kişi oranı %42'den %45,6'ya yükselmiştir.

Görsel-işitsel politika alanında, müktesebata uyum bakımından ilerleme kaydedilmemiştir. 12 Ocak 2018 tarihinde yayımlanan bir olağanüstü hâl KHK’sı ile iki medya kuruluşu daha, terör örgütleri ile bağlantıları olduğu iddiası gerekçesiyle kapatılmış; varlık ve mülkleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna aktarılmıştır. Bunlarla birlikte, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında kapatılan radyo ve televizyon istasyonu sayısı 63’e yükselmiştir. Mart 2018’de Türkiye’nin en büyük medya grubunun satılması, medyanın hükûmete yakın bazı grupların elinde daha fazla yoğunlaşmasına yol açmıştır. Hâlihazırda medya ortamı, hükûmete yakın ya da kamu ihale sözleşmelerine bağlı kuruluşlar tarafından domine edilmektedir ve bu da, Türk medyasındaki çoğulculuğu azaltmaktadır. Finansmanda şeffaflığın bulunmaması ile siyaset ve iş çevreleriyle olan bağlantılar, özel medya sektörünü etkileyerek yayın politikaları üzerinde güçlü bir etkiye neden olmaktadır.

Haziran 2018’de gerçekleştirilen milletvekili ve Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde, görevdeki Cumhurbaşkanı ve partisi, hükûmete bağlı kamu ve özel medya kuruluşlarında nispeten ağırlıklı olarak yer almaları şeklinde de tezahür eden belirgin bir avantaj sağlamıştır. Seçim sürecinde, medya düzenlemelerine uygunluğu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) denetlemiştir. Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), seçim kampanyası sürecinde takip edilmesi gereken kanalları listeleyen kararı, seçimlere bir aydan daha az bir süre kala ancak 28 Mayıs 2018’de kabul edilmiştir. RTÜK'ün YSK'ya sunduğu raporlar, kamuoyuna açıklanmamıştır. YSK’nın, radyo ve televizyon yayıncılarına uygulayacağı yaptırım yetkisi KHK ile kaldırılarak yansızlık ve siyasi tarafsızlık zedelenmiştir. %90 devlet desteğine dayanan kamu yayıncısı TRT’nin kanallarında, özellikle seçim kampanyası sürecinde, muhalefete yer verilmemiştir. Birlikte değerlendirildiğinde tüm bu faktörler, Avrupa Konseyi/AKPM raporu uyarınca medya kampanyasının uygulamada etkili bir şekilde denetlenememesine yol açmıştır. (bkz. Siyasi Kriterler)

Mart 2018’de TBMM, Türkiye’deki muhalif kişilerce giderek daha çok kullanılan bir iletişim şekli olan, internet üzerindeki içeriğin düzenlenmesi yetkisini RTÜK’e veren bir düzenleme kabul etmiştir. Eylül 2018’de, Üst Kurulunun onayının ardından RTÜK sitesinde, taslak internet yönetmeliğini yayımlamıştır. Taslak; yargı yetkisi, lisanslama ve içeriğe erişimin kısıtlanması bakımından tartışmalı hükümler içermektedir. Ocak 2019’da, Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun, Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Kanun uyarınca, yerel olarak üretilen ya da ithal edilen sinema filmleri, ticari dolaşıma ve gösterime girmeden önce değerlendirilecek ve sınıflandırılacaktır.

Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesinin ardından, Temmuz 2018’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına, RTÜK ise Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlanmıştır. Bunun, RTÜK’ün işleyişi üzerindeki etkileri henüz görülmemiştir.

Medya düzenlenme yetkilisi ile ilgili olarak, medya hizmet sağlayıcıları ile kamuoyu istişareleri devam etmiştir. RTÜK’ün kararlarına internet üzerinden erişilebilmektedir. Ancak, RTÜK’ün Üst Kuruluna üyelik, kanunun gerektirdiği şekilde, TBMM'nin mevcut yapısını yansıtmamaktadır.

Yeni ihale süreci henüz başlamadığı için dijital yayıncılığa geçişin tamamlanması konusundaki belirsizlik devam etmektedir.

*

Raporun tamamına ulaşmak için: 2019 Türkiye Raporu.