03 Temmuz 2019

Avrupa Birliği; ortak kültürdür, yaşam biçimidir, ortak geçmiştir ve gelecektir...

Öyle ise Avrupa Birliğinin felsefesi nedir?
Bu yaşam biçimini özümsemeyen ülkelerin Avrupa Birliği’nde yeri yoktur. Avrupa Birliği’nin tarihi çok eskiye dayanır. Roma İmparatorluğu’ndan, Helenistik Pagan kültürü ile yani akılcı düşünce ile Hıristiyan inancının sentezinden doğmuştur. 
  • Akıl (Pagan; köylü, putperest, İbrani din dışı inanış sahibi) + İnanç (Hıristiyan) = Roma 
M. S. 4.yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun yıkılışından 14.yüzyıldaki Rönesans’a kadar bu senteze Kilise (inanç) hâkim olmuştur.
  1. Pierre Dubois 14.yüzyılda ve Antoine Marini 15.yüzyılda Avrupa Konfederasyonu kurulmasını söylemiş,
  2. Eric Crucé 17.yüzyılda Venedik’te merkez olmak üzere bir birlik olmalı demiş,
  3. William Penn ise Osmanlı İmparatorluğu’nun da içinde olacağı sürekli ordu kurulmasını önermiştir.
  4. Ayrıca Saint-Simon Praudhon da felsefi yaklaşımlarını sunmuştur.
II. Dünya Savaşı sonrasında bu AB düşüncesi, yaşanan büyük kayıplarla beraber hızlanmış ve 1957 Roma Antlaşması ile gerçekleşmiştir. 
Birlik ilk olarak "Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu" adıyla 1951’de Paris’te kurulur. Birliğin adının bu olmasında savaşın hammaddesinin çelik; enerjisinin ise kömür olması yatıyor.
Savaşın hammaddesini ve enerjisini kontrol altına alarak 80 milyon insan kaybetmiş Avrupa artık savaş istemiyor. Ancak bu anlaşmanın ekonomik altyapısı yoktu. Ancak farklı anlaşmalar ile savaşın yaraları sarılmak istenmiştir. Bunu sağlamak için de bir serbest ticaret bölgesi oluşturmak istemişlerdir. Türkiye de buna dahil olacaktı. Özellikle tarım listesinde Türkiye de vardı. 

Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg aralarında görüşmelere başlıyor ve Avrupa’nın çekirdek ülkelerinin serbest ticaret altına alınması yanlısı olmuşlardır. Bu ülkelerle 1957 yılında Roma’da “Avrupa Ekonomik Topluluğu” anlaşmasını imzalamışlardır. Bu ülkeler AB’nin kurucu ülkeleridir. Anlaşma 1958 yılında uygulamaya geçmiştir. Akıl ve inancın sentezinde zaman zaman akıl (16.yüzyıl Rönesans ruhu), zaman zaman inanç (Ortaçağ ruhu) ön plana çıkmıştır. 
  • Da Vinci, Voltaire, Montaigne, Jean Jacques Rousseau, Galileo, ...vb. isimler Rönesans’ı gerçekleştirenlerden sadece birkaçıdır.


***

“Avrupa Ekonomi Topluluğu”, 1992’de “Maastricht Kriterleri” ile “Avrupa Birliği” adını alıyor. Yani 1992’den itibaren “Avrupa Birliği” olarak kabul ediyoruz. 
  • Jean Monnet, Robert Schuman, Altéro Spinelli,... Roma Anlaşması’nın mutfağındaki isimler. 

Birliğin vizyonuna dair farklı görüşler vardı:
  1. İngilizler, Avrupa ülkeleriyle sadece ticaret ve işbirliği anlaşması imzalanmasını önermişlerdir.
  2. Fransızlar, devletler arasında (ulus) ekonomik işbirliği önermişlerdir.
  3. İtalyanlar, Avrupa Birliği Federasyonu önermişlerdir.
Gevşekten sıkıya doğru sıralarsak; İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar. Sonuçta Fransızların istediği modele yakın bir model kabul ediliyor. Ağırlıklı olarak birliğin ilgi alanı ekonomidir. (Ortak Pazar, Marché Commun)

1957’den beri önemli kararlar (km taşları); 
  • 1962’de ortak tarım politikasının devreye girmesi. (Birlik fikri ete kemiğe büründü.) 
  • 1968’de gümrük birliği imzalanır. (Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg) 
  • 1973’te üye sayısı 6’dan 9’a çıkıyor. (Birleşik Krallık, Danimarka, İrlanda) 
  • 1979’da “Avrupa Para Sistemi” kabul ediliyor. 
  • 1981’de Yunanistan üye oldu ve sayı 10’a çıktı. (Yunanistan’a 1968-74’te Cunta Yönetimi vardı, bizden farklı olarak Cunta Yönetiminin hepsi akabinde yargılandı.) 
  • 1981’de ECU kabul edilmiştir. 
  • 1986’da üye sayısı 10’dan 12’e çıkıyor. [İspanya (1975-76’a kadar Franco) ve Portekiz (Salazar)] 
  • 1986’da “Avrupa Tek Senedi” imzalanıyor. (Tek Pazar) 
  • 1992’de “Avrupa Ekonomik Alanı” (AET + EFTA) oluşuyor. 
  • 1992’de Maastricht Zirvesi ile “Avrupa Birliğine” dönüşüyor. 
  • 1995’de üye sayısı 12’den 15’e çıkıyor. (Avusturya, İsveç ve Finlandiya) 
  • 1999’da “Parasal Birliğe” geçiliyor. 
  • 2002’de temmuz ayında ortak para sistemine geçiliyor. (Euro) 
  • 2004’te üye sayısı 15’ten 25’e çıkıyor. (Çekya, Macaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovakya, Slovenya, Malta, Kıbrıs.) 
  • 2007’de üye sayısı 25’ten 27’e çıkıyor. (Bulgaristan ve Romanya)
  • 2013'de üye sayısı 28'e çıkıyor. (Hırvatistan)
  • 2016'da Birleşik Krallık üyelikten çıkmak için Brexit referandumu yaptı ve sonuç çıkma yönünde oldu. Ancak henüz üyelikten ayrılamadı.

AVRUPA BİRLİĞİ KURUMLARI 


  1. AVRUPA PARLAMENTOSU: 1979’dan beri faaliyettedir. Parlamentonun asıl işlevi yasama işlemidir. Yasa yapıcıdır yani. Sınırlı bir yasama yetkisi var. Avrupa Birliğinde siyasi işbirliği sağlanırsa tam yetkisi olabilir. Parlamentonun yasama yetkisi sınırlıdır. Aldığı kararlar tavsiye kararlardır. “Avrupa Birliğinin bütçesinin onaylanması” parlamentonun çıkarabildiği tek yasadır! AB’yi oluşturan ülkelerin seçtiği milletvekillerinden oluşuyor. Toplamda 751 milletvekili var. Milletvekilleri ülkeleri değil bağlı oldukları grubu temsil ediyorlar. Türkiye girer ise yaklaşık 90 tane milletvekili olması teorik olarak gerekir.
  2. AVRUPA KONSEYİ: 1974 yılından beri faaliyette. Esas görevi yasama görevidir. Konsey, seçilmişler tarafından yürütülüyor. Yılda en az 2 kez devlet ya da hükümet başkanlarının katılımı ile yapılıyor. Konsey, en az 2 kez toplanmak zorunda çünkü 6 ayda bir başkan değişiyor. İlgili bakanlar düzeyinde ise sık sık toplanır (Enerji, Savunma, Ulaştırma,...). Yasama yetkisi olan bir kurum, alınan kararlar uygulanır.
  3. AVRUPA KOMİSYONU: Teknisyenlerden (seçilmemiş olanlardan) oluşur. Avrupa Konseyi’nin mutfağıdır. Esas işi komisyon yapar. Ama karar yetkisi yoktur. Çeşitli uzmanlıklara göre bölümleri vardır. Komisyonların alt komisyonları da var.
  4. Bu kurumların yanında ayrıca “Avrupa Adalet Divanı”, “Avrupa Yatırım Bankası” ve “Avrupa Sosyal Komitesi” bulunur. Fakat esas önemli olan kurumlar ilk üçüdür. Ayrıca bu kurumların herhangi birinde çalışanlar uluslararası memur statüsündelerdir (diplomatik dokunulmazlık) ve çok yüksek maaş alırlar. 

AB, ekonomik bütünleşme hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Ekonomik bütünleşme; siyasi açıdan bağımsız ülkelerin ekonomik alanda işbirliğini geliştirmek için yaptıkları anlaşmaları kapsamaktadır. Bu anlaşmalarda basitten karmaşığa doğru gidersek;
  • TERCİHLİ TİCARET ANLAŞMALARI; bir ülkenin birçok ülke ile ya da birçok ülkenin bir ülke ile ya da birçok ülkenin birçok ülke ile yaptığı anlaşmadır. Bunların birbirine ticarete konu olan ürünlerin biri bölümünde ya da tamamında bir ticari kolaylık sağlamasıdır. Örneğin; Türkiye’nin Azerbaycan’a su ürünlerinde gümrük vergilerini kaldırmasıdır veya TR’nin Türkçe konuşan ülkelere tarım ürünlerinin dış ticaretinde kolaylık sağlaması gibi.
  • SERBEST TİCARET ANLAŞMASI: Bu anlaşma ülkeler ya da iki ülkenin bir araya gelip aralarındaki ticari engelleri kaldıracak anlaşmalar imzalanmasıdır. Gümrükleri karşılıklı sıfırlamak gibi.
  • GÜMRÜK BİRLİĞİ: Ülkelerin ya da ülke grupları arasında yapılan ticarette ticari engellerin kaldırılması artı üçüncü ülkelere karşı ortak bir dış ticaret politikası uygulanması!
  • ORTAK PAZAR: Gümrük birliğinden farkı, ek olarak sermayenin ve emeğin serbest dolaşımı var.
  • İKTİSADİ BİRLİK: Ortak pazara ek olarak ekonomi politikalarının uyumu var. 
19.yüzyıl ile 1914 arasına “1. Küreselleşme” diyen iktisatçılar var. Savaş sonrası Dünya Ekonomisi yarı yarıya küçülüyor. Serbest ticaretin o dönemki temsilcisi GATT’dır. GATT’ın esas prensibi “ayrımcı olmama ilkesi”dir. Ancak 24. maddesi buna bir istisna getiriyor. Çünkü GATT’ın ayrımcılık yapmama ilkesi uygulansa serbest ticaret anlaşması tercihli yapılamazdı. Arkasındaki felsefe; “Bütün Dünya’nın bir serbest ticaret bölgesi olması!” 
  • P. Krugman’ın teorisine göre Dünya refahının yüksek olabilmesi için anlaşma sayısının da az olması gerekir. Fakat çok fazla anlaşma ile tekrar vasatın üzerinde bir refah seviyesine ulaşılabilir.

Gümrük Birliği’nin ticaret yaratıcı ve saptırıcı etkileri vardır:
  1. Ticaret saptırıcı etki: Eğer sizin ülkeniz, en düşük maliyetler ile üretim yapan ülkeyi ticaretin dışına itiyor ise artık eskiye göre tüketim azalır çünkü malların fiyatı yüksek olur.
  2. Ticaret yaratıcı etki: Aksine sizin ülkeniz en düşük maliyetler ile üretim yapan ülkeyi destekler ise o zaman tüketim artar, fiyatlar düşük olur. 

GATT’ın önderliğini ABD yapıyor ama AB ve Birleşik Krallık da destekliyor. AB, finansal küreselleşmeye tam entegre olmuştur ama ticari küreselleşmede bir takım sorunları vardır.
Son olarak Avrupa Birliği'nin 116 tane ticaret anlaşmasına sahip olduğunu belirtmeliyim.