- Parlamenter sisteme dönüş gerçekçi bir hedef mi?
- Dolar kuru limandan demir aldı mı?
- Yönetimde cinsiyet eşitliği bir ütopya mı?
Öyleyse hadi gelin başlayalım...
Parlamenter sisteme dönüş gerçekçi bir hedef mi?
Parlamenter sistem de başkanlık sistemi de birer rejim modelidir. Türkiye için epey travmatik bir deneyim olmuştur. Hepimiz biliriz, ilk parlamentomuz 1876 yılında çıkarılan kanunla 1877'de çalışmalarına başlamıştı. İki meclisli bir yapıya sahipti: Ayan Meclisi ve Mebusan Meclisi olarak. Bunun bugünkü en yakın benzeri Birleşik Krallık'taki Lordlar Kamarası ve Avam Kamarası'dır.
Ne yazık ki henüz daha sistem yerleşemeden -I. Meşrutiyet- bu kadarıyla kalarak Rusya ile Osmanlı'nın savaşa girmesini eleştiren sesler parlamentoda çoğalmaya başlayınca Padişah tarafından kapatılmıştı. Oysa belki de kaybettiği gücünü tekrar kendi elinde toplamak adına kullandığı bir bahaneydi sadece, kim bilir...
İlk parlamentomuzu kapatan Padişah II. Abdülhamit, 1908 yılına kadar -yani 30 yıl- ülkeyi tek başına yönetti, hem de Yıldız Sarayı'ndan sadece haftada bir kez Cuma namazı için çıkarak. Düşünün ilk kez demokrasi ile tanışan toplumun yaşadığını... Yüzyıllarca yıl sonra bulduğunu 1 sene içerisinde kaybedip, 30 yıl o yeniliğin tadını içine atarak yaşamak zorunda kalmış.
**
16 Nisan 2017 Referandumu ile yönetim biçimimizin (rejimimizin) dönüşme sürecine benzer bir süreç de Fransa'da II. Dünya Savaşı sonrasında olmuştu. Charles de Gaulle, yarı-başkanlık sistemini 1958 Anayasa Referandumu ile %82 oyla onaylatmıştı. Bu anayasaya en büyük karşı duranlardan biri o dönem Sosyalist Parti lideri François Mitterrand idi.
Ancak yasalaştıktan 23 yıl sonra 1981 yılında Başkan seçildiğinde Mitterrand, parlamenter sisteme dönüş yönünde bir uygulama yapmamıştı. Bu örnekte 23 yıl içinde sistemin yerleşmesi mi yoksa yetkileri kullanmak istemesi mi ana nedenlerdir bilemiyorum ama bizim anayasamızda 400 milletvekiline sahip olmadan Anayasa'yı değiştirmenin mümkün olmadığını dikkate alırsak parlamenter sisteme dönüş belki de uzun yıllar mümkün olmayabilir.
Dolar kuru limandan demir aldı mı?
Korkut Boratav hocanın da değindiği 30 Nisan'da yayımlanan IMF Türkiye Raporu'na göre, seçim sonrası kim iktidar olursa olsun 'kemer sıkma' politikalarını uygulamak zorunda kalacağız.
Dolar kuru da bu şartlar altında doların güçlenmesinden fazla değerlenebilirse gerileyebilir veya dolar kurunun artışını hafifletebilir. Gelişen ekonomilerden çıkan sermaye akımlarının rüzgârına yakalandığımız bir dönemdeyiz. 2008 krizine de son derece hazırlıksız ve kibirli bir yönetimle karşılamıştık, oysa bu sefer yapısal faktörlerle desteklenen bir sıkışmanın içerisindeyiz ve dışarıdan gelecek bir negatif dalga ile çatırdamamız mümkün.
Dolar kuru da bu şartlar altında doların güçlenmesinden fazla değerlenebilirse gerileyebilir veya dolar kurunun artışını hafifletebilir. Gelişen ekonomilerden çıkan sermaye akımlarının rüzgârına yakalandığımız bir dönemdeyiz. 2008 krizine de son derece hazırlıksız ve kibirli bir yönetimle karşılamıştık, oysa bu sefer yapısal faktörlerle desteklenen bir sıkışmanın içerisindeyiz ve dışarıdan gelecek bir negatif dalga ile çatırdamamız mümkün.
Bunların yanı sıra, bakın kendi bankanızın verdiği net faiz oranına eğer %10.85'in altındaysa reel faiz negatif demektir yani dövize geçmediğiniz takdirde zarar ediyorsunuz demektir. Bu da kuru yukarı iten bir faktördür.
Reel faiz ne zaman artıya geçer, işte o zaman dolar kuru limana geri döner miyi tartışabiliriz.
Yönetimde cinsiyet eşitliği bir ütopya mı?
Aslına bakarsanız evrensel olarak gerçekleşmiş ve hala daha uygulanan örnekleri olduğu için "Türkiye şartlarında" (bu tanıma da hastayım, çağın gerisinde kalmışlığın bir ifadesi gibi kullanılıyor maalesef) kadına 'kadın' bile diyeni alkışlamak gerekecek kadar çok yolumuz varken belki ütopyadır ama Fransa'da hükümetin yarı yarıya kadın-erkek olması yasa gereği zorunlu olduğu gibi İsveç'te kadınların çoğunlukta olduğu iktidarlar da hali hazırda var.
O nedenle bir ütopya değil, Mars'da yaşamaktan daha kolay bir hedef, üstelik 21 bakanlık seçim sonrası 14'e düşmesi planı da varken ulaşılması çok daha kolay, eğer istenirse...