+Kim o?
-Merkez bankası.
+Ne oldu?
-Biz seçim tatiline çıkıyoruz.
+Ne?
-Kur BİST'e emanet, hoşçakalın...
+Kur alır başını gider, yapmayın!
-...
+Hey???
-...
+!!!
2012 yılında, yanlış hatırlamıyorsam Starbucks'da Tall boy bir filtre kahve almanız için 3.25 TL ödemeniz gerekiyordu. Bu da o zamanki kurun 1.80 civarı olması dolayısıyla $1.80 ediyordu. Bugün ise 6.25 TL olan fiyatı dolar cinsinden çevirdiğimizde $1.30 yapıyor.
Starbucks'ın Tall boy filtre kahve fiyatını 8.60 TL olarak güncellememesi -elbette bir şirket stratejisi olabileceği gibi- bana benzin fiyatlarındaki artışı ÖTV'den düşürerek belirli bir süre top çevirme yaklaşımını anımsatıyor: "müşteriyi idare et" ile "vatandaşı idare et".
Başka bir deyişle pek sürdürülebilir bir durum gibi gözükmüyor.
**
Mesela Dolar/tl kurunun her %10 artışı (TL'nin USD karşısında %10 değer kaybetmesi) Türkiye'nin enflasyon oranını 150 baz puan arttırıyor. Yani filtre kahve içmeseniz de benzin almasanız da o zam başka mal ve hizmetlere gelen zamlarla çıkacak cebinizden zaten.
Öte yandan her şartta geçerli olmayan doğrulardan biri "döviz kuru artarsa; ithalatımız azalır, ihracatımız artar" denklemidir. Çünkü eğer bir ekonominin ihraç ettiği mallar üretilirken girdinin yüzde 80'i ithal ara mallarından oluşuyorsa döviz kuru arttıkça zamanla daha az üretir hale geleceğinden ithalatın düşüşü kadar yüksek bir ihracat artışı olmayacak hatta o da düşecektir.
Unutmayalım, Türkiye'de sanayinin üretim yapmak için kullandığı enerjinin çok büyük bir çoğunluğu ithaldir.
**
Bazen düşünüyorum, bu kadar çok motorlu taşıt yolu yaparak motorlu taşıt kullanmayı teşvik etmek yerine bisiklet gibi motorsuz araçların şehirlerde "güvenli" gidebileceği yolları yaparak hem sağlık harcamalarımızı düşürürdük hem de enerji tasarrufu yaparak dışa bağımlılığımızı azaltmış olurduk.
Kim bilir belki de bir gün bisikleti haftasonları binilen bir eğlence aracı olarak görmekten öteye giderek onun esasında bir ulaşım aracı olduğunu görüp, o yönde radikal adımlar atacak bir yönetim oluşur.
**
Ben bu yazıyı yazarken TCMB'den veya hükümet yetkililerinden hala bir ses çıkmadı ama Borsa İstanbul kısa vadeli döviz borcu yükümlülükleri için karşılık ayırıp geri kalan dövizini sattığını açıkladı...
Gülünç bir tablo: yeni ekonomide Merkez Bankası'nın yerini Borsa İstanbul almışa benziyor.
**
Elbette en üstteki diyalog misali TCMB neyi deniyor hep birlikte merak ediyoruz...