15 Kasım 2019

Karbon-nötr hedefine karar verenler iklim krizini çözebilir mi?

On yıllarca yıl süren çalışmalardan sonra biliminsanları sonunda iklim krizine karşı yapılması gerekenin ne olduğuna basit bir cevap buldu: ekonominin elverdiği en yakında zamanda Karbon-Nötr olmak veya Sıfır Sera Gazı Emisyonuna erişmek

Artık küresel ısınmanın başlıca sebebinin atmosfere salınan büyük miktarlardaki sera gazı emisyonu olduğu bir gerçek. Merak edenleriniz için nötr olarak hedeflenmesinin nedeni ise mesela uçak ile seyahat etmenin büyük miktarda sera gazı emisyonuna neden olmasına rağmen ikamesi olmadığı için kullanımının tamamen bitirilemeyecek oluşudur.

2015 yılındaki Paris İklim Sözleşmesi’ni imzalayan her ülke karbon-nötr olmayı taahhüt etmişti. O günden bugüne irili ufaklı birçok ülke bu hedefe doğru eylemlerde bulundu. “Enerji ve İklim İstihbarat Birimi” tarafından açıklanan verilere göre belli başlı bazı ekonomilerin son durumlarına bakabiliyoruz.


Bu ülkeler beş gruba ayrılmış: 
  1. Çoktan negatif karbon emisyonu verenler.
  2. 2030 ve 2045 yıllarında karbon-nötr olacak olanlar.
  3. 2050 yılında karbon-nötr olmayı ulusal parlamentolarına yasa teklifi olarak sunanlar.
  4. 2030, 2035, 2040, 2050 yıllarını hedef alarak politika belgesi oluşturmuş olanlar.
  5. 2050 yılında karbon-nötr olmakla ilgili münazaraları sürenler olmak üzere.

İlk grupta yer alan iki ülke bulunuyor: Bhutan ve Surinam.

Bu iki ülke de $3 milyarlık GSYH büyüklüğe sahip ve Sefalet Endeksi’nde Bhutan (8.24), AB ortalamasının (6.20) hafif üzerindeyken Surinam (34.70) ise Türkiye’den (38.05) çok az daha iyi durumda bulunuyor.

İkinci grupta da iki ülke var: Norveç ve İsveç.

Norveç 2030 yılında, İsveç ise 2045 yılında karbon-nötr olmayı kendi ulusal parlamentolarından yasa olarak çıkarmış durumdalar. Bu iki İskandinav ülkesinin toplam GSYH büyüklüğü $986 milyar ediyor. Sefalet endeksi verilerine göre ise Norveç (5.70) AB ortalamasının altında iken İsveç (6.35) çok hafif üzerinde bulunuyor.

Üçüncü grupta yer alan dört ülke var: Birleşik Krallık, Fransa, İspanya ve Yeni Zelanda.

Bu ülkelerin GSYH büyüklükleri sırasıyla; $2.825 milyar, $2.778 milyar, $1.426 milyar ve $205 milyar.

Ekonomik büyüklükleri dikkate alındığında 2050 yılında karbon-nötr olmayı başarmaları iklim krizi ile mücadelede önemli bir eşik noktası olacaktır. Son verilere göre bu sekiz ülkenin Dünya GSYH’deki payı %9.6 ve bu oran elbette küresel ısınmayı durdurmak için yeterli değil.

Dördüncü grupta sekiz ülke mevcut: Uruguay (2030), Finlandiya (2035), İzlanda (2040), Danimarka (2050), Şili (2050), Portekiz (2050), Kosta Rika (2050) ve Fiji (2050).

$1.314 milyar GSYH büyüklüğe sahip farklı yılları hedef olarak seçen bu sekiz ülkenin henüz yasa çıkarmasa da o yönde politika hazırlığında olması umut verici bir şey.

Son grupta ise Avrupa Birliği, Almanya, Hollanda ve İrlanda yer alıyor. Aslında AB ülkelerinin tamamı 2050 karbon-nötr olmayı kabul ederse burada saydığım ülkelerden on tanesini mahsup etmemiz gerekeceğini belirtmeliyim.

Gördüğünüz gibi bu ülkeler arasında ABD, Çin, Avustralya, Körfez ülkeleri vb. yer almıyor. Türkiye de yok!

İktidar bloğu (Ak Parti ve MHP) “küresel ısınmaya en çok neden olan ülkeler (başta Çin ve ABD) öncelikle bu hedefleri taahhüt etmeli” şeklinde eyleme geçmemelerini gerekçelendiriyor.

Yine de ülke bazında olmasa da şehir veya eyalet bazında birçok bu taahhütte bulunan var: ABD’de Kaliforniya, New York ve Hawaii eyaletleri; Avustralya’da New South Wales, Victoria, Queensland eyaletleri; şehir olarak ise New York City, Los Angeles, Londra, Paris, Washington DC, San Francisco, Seattle, Sydney, Boston, Stockholm, Barselona, Kopenhag, Austin, Melbourne, Helsinki, Manchester, Oslo, Nottingham, Adelaide, Bristol, Heidelberg, Reykjavik ve İstanbul.

Dünya Bankası, WEF ve Tradingeconomics verilerine dayanarak yukarıda saymış olduğum beş grubun Dünya ekonomisindeki toplam payı %23.1 olarak hesaplanıyor. Hala gidecek çok yol var. %100 Karbon-nötr bir Dünya sonrası negatif sera gazı salınımı ile küresel ısınmayı tersine çevirme hedefleri ileriki yıllarda da trend olmayı sürdürülebilir. 


Bu konu hassas ve halı altına süpürülemeyecek kadar önemli çünkü ucunda gelecek nesillerin yaşam koşulları var. Bulduğumuzdan daha kötü bir çevre bırakmak bizlerin mirası olmamalı…