Bu sefer yazımın başlığını bizzat sizinle bu yazımda paylaşacağım raporun adından alıyor.
Rapor, İstanbul'daki trafik sorununu çözmek için işbirliği teklif ediyor. Daha önce Hollanda'ya gidenleriniz Hollanda'nın ulaşımda ne kadar ileri bir noktada olduğunu bilirler. Burada "ulaşımda ileri" olmadan kastım otomobiller için daha çok yol, daha çok otopark yeri, daha geniş çok şeritli yollar, battı çıktılar vs. kesinlikle değil; aksine ulaşımın motorlu araçlar yerine "bisikletli ve yaya" merkezli tasarlanmasından bahsediyorum. Bunlar için de bölgesel olması -dış etkenler ile sürekli aşındırılabileceğinden- yeterli olmayacaktır.
Hele ki İstanbul gibi 15 milyon -Hollanda'nın nüfusu kadar- insanın yaşadığı bir şehirde...
Amsterdam gibi 850 bin nüfuslu bir şehirde en az bir o kadar da bisikletin olmasını sağlamak büyük bir mücadelenin sonucudur. Bu gibi başarılı bir dönüşüm hikayesini ve o serüven boyunca başlarından geçen olayları veya tecrübeleri aktaramadıktan sonra tam anlamıyla huzur bulamayacaklarını düşünüyorum. Yani know-how paylaşımı ve ortak projeler ile bu 'akımı' yaymak...
Bu noktada İstanbul'u insanlar için olmak yerine otomobiller için tasarlanmış bir şehir olarak görmek yanlış olmaz. Üstelik rapora göre, ulaşımı motorlu taşıtlar ile sağlayanlar (%50.72) ile yaya olarak sağlayanlar (%49.28) neredeyse birbirine eşit oranda. Avrupa'nın en büyük şehrinin böylesi bir hayat sunması çok yazık.
Daha önceki yazılarımdan birinde daha bahsetmiş olduğum 2015 yılında açıklanan -seçim vaadi olmakla kalan- 1.050 km bisiklet yolu hedefinde rapora göre son durum toplam bisiklet yolu 88.3 km! Tamamlanma oranı %8.40 da diyebiliriz.
Kendimize şunu sormalıyız, İstanbul'un araba kentinden bisiklet kentine dönüştüğünü görmeye ne kadar gönüllüyüz. Ben gönüllüyüm. Sadece bisiklet kentine mi? Hayır bisiklet ve yaya kentine.
Çünkü uzun zamandır yol bisikleti ile İstanbul trafiğinde kendilerine yer açmaya çalışan bisikletliler gibi toplu taşımaya erişimin yaya olarak kolay olduğu ve metroya, tramvaya, otobüse sardalya gibi binmek zorunda kalmadığı bir ulaşım isteyen yayalar da aramızda...
Hollanda'da da hiç kolay olmamış bu dönüşüm eğer kolay olduğunu düşünenleriniz varsa. Kenti otomobillere göre değil şehir sakinlerine göre yeniden tasarlayarak trafik sorununu en aza indirmeyi başarmışlar. Amsterdam Belediyesi'nde çalışan uzmanlardan danışmanlık alınabilir, diyor raporda. Demek şimdiye kadar alınmamış. Bu konuya değinmiştim daha önceki yazımda aşağıdaki kalın harflerle yazdığım satırlarla.
"Söz konusu bisikletse Amsterdam, Viyana, Strasbourg, Londra, Paris, Brüksel, Danimarka, Toronto vs. gibi Dünya'da birçok başarılı uygulamaya sahip kent var. Eğer gerçek niyetiniz bisikleti yaygınlaştırmaksa bu örneklerden feyz almak ve hatta proje aşamasında danışmanlık hizmeti almak da mümkün."
İstanbul, benchte oturtulan bir süper yıldız gibi. Oynatmazsak oynamayan oyuncunun gelişimine engel olduğu gibi ekonomik olarak da zarar oluşturur. Bunu bir ego meselesine dönüştürmeden elimizdeki kıymeti en iyi şekilde değerlendirmeyi tercih edebilmeliyiz.
Daha fazla yalnızca yaya kullanımına açık alanlar, daha fazla bisiklet yolu, daha çok metro ve otobüs durakları ile kenti daha ulaşılabilir hale getirerek uzun mesafeleri toplu taşımayla yakın mesafeleri bisiklet ve yaya olarak aşan bir İstanbullu sadece hayalde kalmamalı... Eğer kalırsa şimdiki gibi tasarımla -%84 karayolu, %13 demiryolu, %3 denizyolu- ulaşmaya devam ederiz.