Emekli olmanın insanın hayatına getireceği o keskin değişiklik yerine yıllar içinde ne kadar miktarlık bir birikim sayesinde bu keskin değişimden kendimi ayrıştırarak istediklerimi yapabileceğim bir hayata ulaşabilirim, diye düşünürken buldum kendimi. Yaşam maliyetlerimi karşılayacak miktar, düzenli pasif gelir ile finanse edilebilir mi gibi birçok soruya cevap aradığım hesaplamalar sonucu "finansal özgürlüğe" veya "finansal bağımsızlığa" yaklaşımım daha da belirginleşti.
Tabiki ben de birtakım simülasyonlar -geleceğe dönük projeksiyonlar- yaptım. Ama kendime şu soruyu da ara sıra sormadan edemedim: "Ya hesaplamalarımda hata varsa?" İşte o an, aslında bir dönüm noktasıydı.
Onca saat süren araştırma, okuma, analiz etme, hesaplama ve kontrolden sonrası, kuşku ile olan, o son mücadeleyi aşıp aşamamaktı.
Akla ilk gelen soru "Ya borsa batarsa?", "Ya şöyle olursa...", "Ya böyle olursa..." vs.
Belki de temkinli olmak denebilir bu yaklaşımlara ama esas olan bu ihtimalleri göze alarak bu maceraya başlamaya karar vermektir.
- Düştüğü gibi çıktığını, çıktığı gibi düştüğünü de kabullenmek lazım.
- Sabır ve disiplin bu macerada sizin de en çok öğreneceğiniz iki yetenek olacak.
İlk önce kendime kaç yılda finansal bağımsızlık hedefime ulaşabilirim, diye sordum. Bir yıl? Ya da iki yıl? Neden şimdi değil?
Karar verme süreci birkaç ay sürüyor açıkçası. Tasarruflarımı uzun vadede hangi yatırım aracına yatırırsam enflasyondan korunarak maksimum reel getiri elde ederim, diye epey inceleme yapmanız gerekiyor. Hatta yatırım seçeneklerinin çok olmasından ötürü kaybolabilirsiniz bile.
Yaklaşık bir buçuk yılı geçti ben bu maceraya atılalı...
Mutsuz olmadan mutlu olmak mümkün mü?
Doğal olarak karar verme sürecinde en etkili faktörlerden biri de "mutsuz olmadan ne kadarlık bir tüketimden vazgeçerek tasarruf yapabilirsiniz" sorusunun cevabıdır.
Fakat bunun pek mümkün olduğunu düşünmüyorum. Alabileceğiniz alternatif onca şey varken tüketmeyip yatırmak zorlayıcı bir iş.
Bence işin sırrı, portföyünüzü "sığınak" olarak görmek yerine "tarla, fabrika vb." gibi üretken bir maddi duran varlık olarak görmekte yatıyor. Her ay düzenli alımlarla katkı yaptığınız...
Hayattaki Büyük Değişiklikler: Mesela Çocuklar
Bildiğiniz gibi Türkiye'de zorunlu eğitim süresi içerisinde özel okullar da eğitim verebiliyor. Halbuki kimi sosyal devlet olgusunun yerleştiği ülkelerde bu süre zarfında sadece devlet okulu eğitim verebiliyor!
Bildiğiniz gibi en son yapılan düzenleme ile zorunlu eğitim süresi 8 yıldan 12 yıla çıkarılmıştı. Eylül ayı öncesi 5 yaşına basmış -60 ayını doldurmuş- olan çocukların da ilkokul 1'e başlaması zorunlu yapılmıştı. Yani 4 yaşında anaokuluna gittiğini varsayarsak 17 yaşında üniversiteye başlamış olacak. Ebeveynler, ortalama bir özel okula çocuklarını vermek istediklerinde anaokulu+12 yıl zorunlu eğitimin maliyeti yıllık 50.000 TL olmak üzere toplamda 650.000 TL (enflasyon dahil olmadan) eğitim maliyeti ile karşı karşıya kalıyor.
İyi bir eğitim kalitesini -bize sunması için vergi ödediğimiz- devlet okulları verebilse çocukların geleceği daha az belirsiz olurdu.
Öyle olmadığına göre konsept olarak "emeklilik" bir seçenek değil!
Ölümlülük
Kendi kendime dedim ki, yaşamak için -Türkiye'de erkekler için ortalama yaşam ömrünü dikkate aldığımda- 50 küsür yıllık bir zamanım var. 20-25 yılı muhtemelen sağlıklı olarak, 10-15 yıl da zirveden aşağıya düşüş başlamadan geçse gerisi sağlık ihtiyaçları ile geçecek.
O zaman şuna karar vermeliyiz bugünden itibaren, aynı zamanda birer bireysel yatırımcı olarak mı yaşamımıza devam edeceğiz yoksa etmeyeceğiz mi...
Çünkü yarın ne kadar paraya ihtiyacımız olacağını bilemeyiz, ama az ama çok, hazırlıklı olmalıyız. O yüzden "çok kazanırken çok, az kazanırken az tasarruf" yapmalı.
Sonuç
Döviz, altın, yatırım fonu, hisse senedi, tahvil/bono, vb. bir sürü seçenek var. Hepsini inceleyin, eğer siz de benim gibi Borsa İstanbul'da yatırım yapmayı düşünüyorsanız önce Tuncay Turşucu'nun blogunu biraz karıştırın. Sonra aylarca bütün göstergeleri ve kavramları iyi öğrenerek karar verin, acele etmeyin. Başta söylediğim "sığınak" ile "tarla, fabrika vb." ayrımını en güzel temettü (kâr payı) dağıtan şirketlerde hissedebilirsiniz. Buna dair de sanayi şirketlerine ağırlıklı olarak yatırım yapan Tuncay Turşucu'nun yorumunu aktararak bugünlük vedalaşalım:
“Her yıl temettü ödeyen, temettü verimi yüksek olan, her yıl büyüyen miktarlarda temettü ödeyen ve sektöründe lider veya önemli bir oyuncu olan bir şirket”.