Dün saat 10:00'da Mart ayı cari işlemler hesabı açıklandı.
Sonuç? 589 milyon ABD doları açık. Böylece 12 aylık cari işlemler açığı 12.8 milyar ABD dolara düştü. Aşağıdaki grafikten de görebileceğiniz gibi üretimde %65 ithal girdi kullanan bir ekonomi için cari açığın düşmesi kriz belirtilerinden biridir. Kur riskinin zayıf olduğu dönemlerde refah yaratıcı bir etkisi varken kurun sert yükseldiği dönemlerde işsizlik, enflasyon ve arzın düşmesi gibi birçok komplikasyona neden olabilir. Üstüne bir de dış politikada "yurtta barış, dünyada barış" söyleminden uzaklaşma ile fiyat istikrarından sorumlu TCMB'nin TL'yi korumasının geciktirilmesi ile birleştiğinde ortaya Türkiye ekonomisinin başına gelenlerin özeti çıkıyor.
Bugün kapanışta TCMB'nin ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti (AOFM) %24,95 olarak gerçekleşti. Tam 6 yıl önce AOFM'nin %4.54 olduğuna inanamıyorum...
Bu, para politikası faizinde gizli bir artış yaparak Taylor kuralı kullanılarak elde edilen %24,85'i aştı demek oluyor. Kuru az da olsa baskılayacak olsa bile bu saatten sonra faizi artırarak kurun düşürülmesi ve kurun enflasyona geçişkenliğini düşürmek pek bir araç niteliği taşımıyor.
Reçete: "Yurtta barış, dünyada barış" ile radikal reformlar... Yarın işgücü istatistikleri açıklanacak. İşsizliğin %15'i aşması sürpriz olmayacaktır. İşsizliğin yanı sıra ilk çeyrekte de negatif büyüme göreceğiz gibi duruyor öncü göstergelerde. Şu anda resesyonda (iki dönem üst üste daralma) olduğumuz gerçeğini bir kenara koyduğumuzda ufukta buhran bizi bekliyor...
23 Haziran'da yenilenecek İBB Başkanı seçimine gelirsek, 31 Mart'tan beri daha da sertleşen ekonomik kriz ile (özellikle gıda fiyatlarındaki yükselişe bağlı alım gücünün düşmesi) farklı bir sonuç çıkmasını beklemek post-truth'un yan etkilerinden biri olsa gerek. Vergilerimiz boşa harcanmak için boşa harcanacak!